Greskovich'in anılarından

 

1922 yılında İzmir`i kimler yaktı?

Prof. Dr. Türkkaya
Ataöv`ün yazısı

İzmir 13 Eylül 1922`de
alev alev yandı.
Yangını kimin çıkardığı konusu,
birçok şeyin suçunun
Türklere yüklenmek
istendiği günümüzde,
bir iftira olarak
karşımıza gelebilir.

Türk askeri İzmir`e girdikten dört gün sonra, 13 Eylül 1922`de, o zamanki Türkiye`nin İstanbul`dan sonraki en görkemli bu kentinin önemli bölümü yandı, kül oldu. Yangını kimin çıkardığı, birçok şeyin suçunun bize yüklenmek istendiği günümüzde, önceki yıllardan daha fazla tartışılır ya da öne çıkarılırsa şaşmam. Özellikle çevremizdeki koşullara göre, bize karşı suçlama ileride daha dayatmalı olabilir. Ülkemizi dünya önünde olabildiğince zayıf konuma oturtmak için yeni sözde nedenler arama olasılığı pek uzak gözükmüyor. Dışta oluşturulan kimi kotarmalar ve onlara dayalı siyasal hedefli yabancı merkezli kararlar durup dururken önümüze konabilir. Bu konuda da önceden hazırlıklı olmak ve gerçekleri bildirmek ve yaymak zorundayız.

Mantık ve kanıtlar
Olgun bir meyve gibi yeniden bize dönen bu kenti biz Türkler yakmadık. İşin mantıksal kavrayış yanına ek olarak, kanıtlar da bunu gösteriyor. Bu yargımız ne bir dilek, ne kanıtları bize yontma ne de başkalarını boş yere karalamaktır. Sözü aşağıda, hele o yıllarda dostumuz olmayan kimi yetkili yabancıların ilk elden tanıklığına ve altlarında imzaları bulunan resmi yazanaklarına getireceğim.

Ankara yönetiminin olağanüstü başarısını sindiremeyen Batı dünyasının önde gelen kimi hükümetleri ve sözcüleri, gerçekler karşısında doğruyu daha o günlerde saptamak zorunda kalmışlardı. Bu kanıtlar, yazanaklar ve resmi kararlar bugün de onların belgeliklerindedir. Kopyaları da bende var. Bunların gösterdiği gerçek şu: İzmir'i Türkler yakmadı! Bu kenti işgalci güçlerden geri alan düzenli Ankara ordusunun komutanları da gereken incelemeleri yaptırıp sonucu açıkladılar: İzmir'i Türkler yakmadı!

Bu yargılar yalnız Türklerin kentin yeniden sahibi olmalarının mantığa dayalı sonuçları değildir. Kuşku yok ki, mantıklı yaklaşım kenti Türklerin yakmak istemeyeceğini gösterir. Ama bu bağlamda hemen ve birkaç sözcükle eklemeliyim ki, kanıtı bu mantıksal yaklaşımla sınırlamıyorum.

Mantığı, kuşkusuz, küçümseyemeyiz. Yalnız Ege kıyılarının değil, tüm Anadolu'nun incisi ve yüzlerce yıllık başkentten sonra en varlıklı kenti İzmir, türlü yiyecek ve giyecekleri, otellerden konaklara çeşitli barınakları, ilaç yığınağı eczaneleri ve doktorlu bakımevleriyle üç buçuk yıla yakın süredir türlü yokluklarla çarpışan Türk askerleri için bulunmaz armağanlar demetiydi. Yorgun ordunun düşünde gördüğü her şey orada vardı. Kentin olduğu gibi kalmasından kazançlı çıkabilecek olan tek ulus Türklerdi. Bu kazancı Türklere bırakmak yerine orayı yıkık görmek isteyenler ise başkalarıydı.

Ne var ki, gerçek sonuca bu tümdengelim yöntemiyle ya da resmi Türk yazanaklarını göstererek değil, yabancı tanıkların yerinde incelemeleri ve somut kanıtlarla ulaşıyoruz. Bugüne değin bu konuda tavır koyan her yabancı yazar aynı değerlendirme süzgecinden geçip bize haktanır davrandı mı? Hayır! Kimileri o dönemi içine alan yazılarında İzmir yangınına hiç değinmiyor. Ya ne söyleyeceğini bilmiyor ya da doğruyu söylemekten ürküyorlar. Kimi yazarlar Türkleri, başkaları da onların yenik düşmanlarını suçluyor. Uluslararası sahnede yalnız bu konuya ve uzun bir kitap boyutunda eğilen bir tek araştırma var. Onun yazarı da Marjorie Housepian adında Ermeni kökenli Amerikan yurttaşı bir bayan araştırmacı. 1972`de Londra'da yayımlanmış olan bu kitap da Türkleri suçlama peşinde.

Ermeni yazarın görmedikleri
ABD'nde Kongre Kütüphanesi`nde de çalıştığı anlaşılan Housepian, oradaki "Amiral Bristol Belgeleri"nden de yararlanmış. Amiral Mark L. Bristol, işgal İstanbul'unda Amerikan Yüksek Komiseri'ydi. İzmir yangınını aydınlatan son derece önemli belgeler "Yakın Doğu`ya Yardım" örgütü temsilcisi olarak 8 Eylül`de Amerikan savaş gemisi "Lawrence" ile İzmir Limanı`na gelen Mark O. Prentiss'in daktilolu bir nüshasını Bristol'e de 11 Ocak 1923'te yolladığı uzun yazanak, aynı kişinin The New York Times gazetesine sıcağı sıcağına kaleme aldığı yazılar ve onunla görüşmelere dayalı olarak (Los Angeles Times gibi) başka Amerikan gazeteleri ve (ve aylık Atlantic benzeri) dergilerde de yer alan yayınlardır.

Ayrıca, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 1922 tarihli resmi yazışmaları içeren kitap boyutlu yayınları, E. Alexander Powell'ın New York ve Londra'da 1923'te basılan Müslüman Asya'sında Güç Savaşımı başlıklı kitap, gene o yıl Arthur Moss ve Florence Gilliam imzasıyla The Nation dergisinde çıkan yazı, o günlerde Chicago Tribune ve London Daily Mail gazeteleriyle Reuters Haber Ajansı`nın aktardığı bilgiler ve Fransa`daki araştırma kurulunun vardığı sonuç Türkleri temize çıkarıyor ve yangının suçlularını saptıyor.

Onların çoğunun dayandığı kanıt Prentiss gibi ilk elden gözlemciler ve Avusturya kökenli, 12 yıllık (1910-22) İzmir yangın söndürme kuruluşu resmi yöneticisi Paul Grescovich düzeyinde sorumlu kişinin yadsınamaz açıklamalarıdır.

Prentiss'in yazdıkları
Yukarıda sözünü ettiğim belgeler, özellikle Prentiss'in yazanağı, bende 1980'li yılların ortasında vardı. Aslı 33.000 Bristol belgesi arasında olan yazanağın iki satırlık başlığı şuydu: "İZMİR`İ TÜRKLER DEĞİL, ERMENİLER VE YUNANLILAR YAKTI!" Bu başlıkta "ve Yunanlılar" sözcükleri bir tek kurşun kalem darbesiyle çizilmiştir. Aslındaki bu çiziği aynı belgeliğe girmiş olan bir Yunanlı araştırmacının yapmış olduğunu sanırım. Ancak tüm sözcükler kolayca okunuyor. Bu belge yirmi küsur yıl önce Türkiye'de yalnız bendeyken, alıp Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı'na götürüp gösterdim. Bana kullanmamamı söyledi. "Bugüne dek sürekli olarak biz de Yunanlıları gösterirdik. Şimdi bir de Ermeniler, üstelik başa eklenmiş oluyorlar. 'Türkler düşmanlarına göre belge bulup çıkarıyorlar' diyecekler" diye öğütledi.

O zaman onu dinledim; dinlememeliydim. Yazanağın bir kopyasını Bakanlığın ilgili dairesine verdim. Bu kopyayı şimdi bulamıyorlar. Yıllar geçti, bu kez sonraların yeni Bakanlık Müsteşarı (bana dosyaladığım bir mektup yazarak) ABD'ndeki Ermeni ve Yunan baskı örgütlerinin bu yangını öne sürüp Türkiye'yi kınayacak bir Kongre kararı peşinde olduklarına ilişkin duyumlar aldıklarını ve bu konuda hazırlık yapmamı istedi.

Kanımca, yabancı dillerde, bilimsel yöntemlerle kaleme alınmış ve Türk olmayan okuyuculara hitaben böyle bir hazırlık yararlıdır. Geçmişinde Türk ya da Müslüman duygudaşlığının kırıntısı bile olmayan Prentiss söylentileri, yaymacaları ve Batı basınında haber biçiminde basılanları ilk kaynağına anında giderek araştırmış, İzmir'de görevli ama Türk olmayan yetkili kişilerden bilgi almış, Türklerde de önyargılarını değiştirecek tavırlar saptamış, özellikle Türkleri suçlayanların bildirimlerinin önemle üstüne düşmüş ama bu suçlamaları haklı çıkaracak kanıt bulamadığını açıkça söyleyerek hem yazanağını tamamlamış hem de New York`un önde gelen gazetesi ve başka günlük ve süreli yayınlar için çok sayıda yazı kaleme almış ya da haber üreten başkaları için açıklamalar yapmıştır.

Greskovich'in tanıklığı
İzmir'de yangın söndürme kuruluşundan sorumlu Greskovich ona Türk atlıları İzmir'e yaklaştıkça önceleri çok daha seyrek olan yangın başlangıçlarının birden ve aynı anda çoğaldığını, sıklıkla Ermeni yerleşim bölgelerinde çıktığını, kendinin iki Ermeni papazını paçavraların üstüne gaz dökerek tutuşturmaya hazırken kendi eliyle yakaladığını, kente sonra giren Türk komutanın kaçıp ayrılan Rum itfaiyeciler yerine yüz Türk askeri verdiğini ve Türkler birkaç yapıyı dinamitle yıktıklarsa da bunun rüzgarla da yayılan ateşi sınırlayıp durdurmak amacı güttüğünü söylemiştir. Bu anlatım yazanakta ve Prentiss imzalı gazete yazılarında ayrıntılarıyla vardır.

Prentiss, Türklerin yaktıkları ve içindekileri öldürdükleri söylenen hastahaneye de, yanına başka tanıklar almayı ihmal etmeyerek, hemen gitmiş, bu söylentiye neden olacak en ufak bir başlangıç görmemiş, ancak Türk askerinin oraya sığınan Ermenilerin ellerindeki çok sayıda silahı toplamakla yetindiklerini yazmıştır.

Yenilerek çekilen Yunanlıların Uşak, Kütahya, Bursa, Eskişehir ve Aydın gibi yerlerdeki kanlı ve yangınlı eylemlerinin onlar tarafından İzmir`de de yinelenebileceğine ilişkin Amerikan ve İngiliz belgelerinde kaygılar vardır. Prentiss ve yanındakiler "Türk askerlerinin kıyım ve ırza saldırılarını gözleriyle gördüklerini" söyleyenlerin bildirimleri üstüne hiç vakit yitirmeden olay yerlerine ulaşmış, ancak "tek bir kişi bile zarar görmemiş, bu yönde gözdağı bile verilmemiştir" diye yazabilmişlerdir".

Türkler üstün yardım ruhu sergiledi
Üstelik, Türk askerlerinin, göçmek isteyenlerin limana Başkomutan Mustafa Kemal'in izniyle (ama Yunan bayrağı taşımama koşuluyla) gelen 27 yabancı gemiye taşınmalarına yardımcı olduklarını ve yerinde müdahalelerle gereksiz yığışma, kargaşa, ezilme ve hatta Amerikan denizcilerinin denize düşmelerine engel olduklarını da belirtmekten geri kalmıyor, "üstün bir yardım ruhu sergilediğini" de bu sözcüklerle belirtiyor.

Ayrıntılarını belgelerle yayımlamaya hazır olduğum çıplak gerçek budur. İzmir yangını da böyle biline. Savaşı kazanmış olarak oraya giren Türklerin bu varlıklı kenti yakmada hiçbir çıkarları yoktu. Ayrıca, kanıtlara ilk elden ulaşan görevli yabancıların güvenilir yazılı belgeleri ve açıklamaları, yangına en başta Ermenilerin ve sonra Yunanlıların neden olduklarını da belirtiyor.

Öte yandan, günümüzdeki gidiş öyle ki, birer siyaset yuvası olan ve üyelerinin gündeminde yeniden seçilme desteklerini yitirmeme isteğinin en başta yer aldığı yabancı parlamentolarda bu konuda da bir kıpırdanma olabilir. Önyargılı, bilgisiz ve çıkarcı kişilerden ancak bu beklenir. Ancak, bu belgelerin ışığında özür ve ödencenin kime düştüğü ise apaçık görünüyor. Yabancılar içindeki gerçeklere bağlı iyi araştırmacılardan ve vicdanlı kişilerden umut kesmiş değilim. (Cumhuriyet)

Cumhuriyet üzerine ana sayfa